04-10-2017, 11:14 PM
Cadılık ve Sanat
Sinemaya da aktarilan Umberto Eco' nun Gülün Adi adli romaninin yedinci bölümünde rahip Jorge, Kilisenin felsefesini su sözlerle dile getirir: "Kilise Kanununun adi Tanri Korkusudur. Halk devamli korkmalidir ki Tanrinin gölgesi olan Kilise ayakta kalabilsin." Bu sözler ayni zamanda Engizisyonun temelini de olusturur. Engizisyon bu amaçla kurulmus ve görevini de yillar boyunca acimasizca yerine getirmistir. Engizisyon' un en çok hismina ugrayanlarsa cadilardir.
Aslinda cadiligin kökünde, Avrupa' ya kuzeyden gelen barbar kavimlerin dogaya ve bilinmeyene olan tutkusunu bastirarak halki batil inançlarla korkutmak isteyen Kilise' ye karsi bir protesto vardir. Bu protesto en çok Ingiltere adasinda kendisini göstermis ve halkin yogun tepkisiyle buraya Engizisyon girememistir. Günümüzde bu Witch kültü, bati Avrupa' da Hiristiyanliga karsi pagan dinlerin yeniden ayaklanisi anlamindadir. Murray' in 1921' de yayinlanan The Witch-Cult in Western Europe adli arastirmasinda, cadilarla cinler arasindaki baglanti söyle tanimlanmistir: "Bir zamanlar Avrupa' da yasayan cüce irktan çok az elle tutulur bakiye kalmistir günümüze.
Ama bu irk cinler ve perilerle ilgili birçok hikayede varligini koruyabildi. Her yedi sende bir insani kurban etmelerinden baska bunlarin dini inançlari ve gelenekleriyle ilgili bir bilgimiz yok. Cadilarin, bu periler olarak bilinen irk ile güçlü bir baglantisi oldugu kesindir. Tahminimce üç yüz yil öncesine kadar, peri irkina bagli gelenekler devam etmistir ve bu gelenekleri sürdürenlere de cadi (Witch) denmistir." Fakat, Engizisyon papazlari böyle düsünmemislerdir. Cadilikla suçlanan kisinin içine girdigi varsayilan cinleri çikarmak için önce ellerini ayaklarini mengenelerle sikistiriyor, sonra kollarindan ve bacaklarindan geriyor ve sonunda cadinin iyice kurtulabilmesi için onu bir direge baglayarak diri diri yakiyorlardi. Cadilikla suçlanmak için de öyle olaganüstü bir sebebe gerek yoktu. Örnegin birinin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa bu isaret o kisinin Seytan' la isbirligi yaptigina kesin bir kanit sayilirdi. Ormanda biraz fazla dolasip yabani bitkileri toplayarak sebze çorbasi yapan kadinlar da emri altindaki cinlere ziyafet vermekle suçlanip alelacele Engizisyon heyetinin karsisina çikariliyorlardi. Eger bir kadin kilisedeki ayin sirasinda esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için agzindan çikmaya çalistigi düsünülürdü. Cinlere karisan genç kizlarla ilgili ilginç bir olay da 1692 yilinda, ABD' nin Massachusetts eyaletinin Salem kasabasinda meydana gelmistir. Ann Putnam, Marry Wadden ve diger kizlarin garip iddialarla ortaligi ayaga kaldirmalari sonucunda, bir tür Engizisyon mahkemesi kuruldu ve yobazlar kisa zamanda kasabada dehset verici bir cadi avina giristiler. Yillar sonra her seyin bir düzmece oldugu anlasildiginda ise çoktan is isten geçmisti. 1487 yilinda yazilan bir kitapta cadilarin nasil meydana çikarilacagi ve cinlerle iliski kurduklarini itiraf etmeleri için hangi iskencelerin yapilacagi genis bir sekilde anlatilmaktadir. Malleus Maleficarum (Cadilarin Balyozu) adli bu üç ciltlik eserin "Acaba cinler kendi baslarina kötülük yapabilirler mi, yoksa illaki bir cadinin yardimina mi gerek duyarlar?" adli bölümünde su görüse varilir; "Tanri' nin kullari olmaksizin da cinlerin etkisi vardir. Ama, bir yerde cinler faaliyet gösterecekse, orada mutlaka kendilerine yardim etsin diye birisini bulup kandirirlar ve onun vasitasiyla kötülüklerini daha etkili bir biçimde yayarlar. Bu yüzden, cinlerle ilgili bir olaya tanik olan iyi bir Katolik, çevresindekileri dikkatlice incelemeli ve kimin cadi oldugunu tahmin edip yetkililere hemen bildirmelidir." Yazar, nedense aklini kadinlara fazlasiyla takmisti. Cadilarin kesinlikle kadinlarin içinden çiktigina inaniyordu. 1631 yilinda yazilan Cautio Criminalis adli eserde ise bütün bu kepazeliklerin din adina yapilmasinin utandirici oldugu belirtilmekteydi. Bir dedikodu yüzünden cadi diye damgalanan kadinlari çirilçiplak soyup en mahrem yerlerine kadar inceledikten sonra öldüresiye iskence yapmanin ilahi adaletle bir ilgisi olmadigi da bu kitapta savunulmaktadir.
Sinemaya da aktarilan Umberto Eco' nun Gülün Adi adli romaninin yedinci bölümünde rahip Jorge, Kilisenin felsefesini su sözlerle dile getirir: "Kilise Kanununun adi Tanri Korkusudur. Halk devamli korkmalidir ki Tanrinin gölgesi olan Kilise ayakta kalabilsin." Bu sözler ayni zamanda Engizisyonun temelini de olusturur. Engizisyon bu amaçla kurulmus ve görevini de yillar boyunca acimasizca yerine getirmistir. Engizisyon' un en çok hismina ugrayanlarsa cadilardir.
Aslinda cadiligin kökünde, Avrupa' ya kuzeyden gelen barbar kavimlerin dogaya ve bilinmeyene olan tutkusunu bastirarak halki batil inançlarla korkutmak isteyen Kilise' ye karsi bir protesto vardir. Bu protesto en çok Ingiltere adasinda kendisini göstermis ve halkin yogun tepkisiyle buraya Engizisyon girememistir. Günümüzde bu Witch kültü, bati Avrupa' da Hiristiyanliga karsi pagan dinlerin yeniden ayaklanisi anlamindadir. Murray' in 1921' de yayinlanan The Witch-Cult in Western Europe adli arastirmasinda, cadilarla cinler arasindaki baglanti söyle tanimlanmistir: "Bir zamanlar Avrupa' da yasayan cüce irktan çok az elle tutulur bakiye kalmistir günümüze.
Ama bu irk cinler ve perilerle ilgili birçok hikayede varligini koruyabildi. Her yedi sende bir insani kurban etmelerinden baska bunlarin dini inançlari ve gelenekleriyle ilgili bir bilgimiz yok. Cadilarin, bu periler olarak bilinen irk ile güçlü bir baglantisi oldugu kesindir. Tahminimce üç yüz yil öncesine kadar, peri irkina bagli gelenekler devam etmistir ve bu gelenekleri sürdürenlere de cadi (Witch) denmistir." Fakat, Engizisyon papazlari böyle düsünmemislerdir. Cadilikla suçlanan kisinin içine girdigi varsayilan cinleri çikarmak için önce ellerini ayaklarini mengenelerle sikistiriyor, sonra kollarindan ve bacaklarindan geriyor ve sonunda cadinin iyice kurtulabilmesi için onu bir direge baglayarak diri diri yakiyorlardi. Cadilikla suçlanmak için de öyle olaganüstü bir sebebe gerek yoktu. Örnegin birinin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa bu isaret o kisinin Seytan' la isbirligi yaptigina kesin bir kanit sayilirdi. Ormanda biraz fazla dolasip yabani bitkileri toplayarak sebze çorbasi yapan kadinlar da emri altindaki cinlere ziyafet vermekle suçlanip alelacele Engizisyon heyetinin karsisina çikariliyorlardi. Eger bir kadin kilisedeki ayin sirasinda esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için agzindan çikmaya çalistigi düsünülürdü. Cinlere karisan genç kizlarla ilgili ilginç bir olay da 1692 yilinda, ABD' nin Massachusetts eyaletinin Salem kasabasinda meydana gelmistir. Ann Putnam, Marry Wadden ve diger kizlarin garip iddialarla ortaligi ayaga kaldirmalari sonucunda, bir tür Engizisyon mahkemesi kuruldu ve yobazlar kisa zamanda kasabada dehset verici bir cadi avina giristiler. Yillar sonra her seyin bir düzmece oldugu anlasildiginda ise çoktan is isten geçmisti. 1487 yilinda yazilan bir kitapta cadilarin nasil meydana çikarilacagi ve cinlerle iliski kurduklarini itiraf etmeleri için hangi iskencelerin yapilacagi genis bir sekilde anlatilmaktadir. Malleus Maleficarum (Cadilarin Balyozu) adli bu üç ciltlik eserin "Acaba cinler kendi baslarina kötülük yapabilirler mi, yoksa illaki bir cadinin yardimina mi gerek duyarlar?" adli bölümünde su görüse varilir; "Tanri' nin kullari olmaksizin da cinlerin etkisi vardir. Ama, bir yerde cinler faaliyet gösterecekse, orada mutlaka kendilerine yardim etsin diye birisini bulup kandirirlar ve onun vasitasiyla kötülüklerini daha etkili bir biçimde yayarlar. Bu yüzden, cinlerle ilgili bir olaya tanik olan iyi bir Katolik, çevresindekileri dikkatlice incelemeli ve kimin cadi oldugunu tahmin edip yetkililere hemen bildirmelidir." Yazar, nedense aklini kadinlara fazlasiyla takmisti. Cadilarin kesinlikle kadinlarin içinden çiktigina inaniyordu. 1631 yilinda yazilan Cautio Criminalis adli eserde ise bütün bu kepazeliklerin din adina yapilmasinin utandirici oldugu belirtilmekteydi. Bir dedikodu yüzünden cadi diye damgalanan kadinlari çirilçiplak soyup en mahrem yerlerine kadar inceledikten sonra öldüresiye iskence yapmanin ilahi adaletle bir ilgisi olmadigi da bu kitapta savunulmaktadir.