04-10-2017, 06:30 AM
Paganlar Hakkında
Çogu zaman Cadı ve Wiccan kavramları karıştırıldığı için çogu insan değişik inanç sistemleriyle aşina olmayanlarla konuşurken kendini “pagan” ya da “neo-pagan” olarak tanımlamayı yeğler.
Her Hristiyanin Katolik ya da Protestan olmaması gibi her pagan da Wiccan değildir.
Neo-pagan genellikle toprak-bazlı inanç sistemlerini takip eden insanları tanımlamak için kullanılır.
Druidler ve eski bir norveç dini olan Asatrular pagan sayılmalarına rağmen Wiccan değillerdir.
Neo-paganizm aynı zamanda “New Age” hareketiyle de karıştırılmamalıdır, çünkü paganlar genellikle toprak-bazlı
uygulamalarla ilgilenirken New Age’in kökenleri birçok farklı inanç sistemine dayanır .
Neo-Paganism :
“Doğu Dinleri” terimiyle nasıl Budizmi, Hint dinini ve Taoculuğu anlıyorsak, “Neo-Pagan” terimiyle de bir kaç genel
temayı paylaşan çeşitli dinleri anlıyoruz.
Birçok Neo-Pagan geleneği aşağıdaki şu genel karakteristikleri gösterir:
inançları neredeyse ya da tamamen terkedilmiş, geçmişte kalmıştır ve eskil bilgi kaynaklarına dayanarak
yeniden kurulmuştur. inandıkları duotheist ya da polytheist bir inanç sistemidir. Bir Tanrıça ve Tanrıya
(duoteizm, içinde kutsal iki gücün olduğu inanç sistemi) ya da birçok tanrının varlığına inanırlar
(polytheism.) bu geleneklerin takipçilerinin birçoğu münzevi, yani belli bir grup içine dahil olmaksızın
dinlerini kendi başlarına yaşayan kişilerden oluşur. diğerleri ise küçük gruplara bağlıdırlar, çeşitli
değişik geleneklere göre bunlar, çemberler (circles), kovenler (covens), garthlar, grove’lar, hearth’lar
ve kindred’lar olarak adlandırılır. hepsi yılın dört ana mevsimlik gününde kutlamalar ve ayinler
yaparlar ki bu günler ekinokslar ve gündönümleriyle bağıntılıdır. buna ek olarak dört farklı günü de
kutlarlar ki bunlar gündönümleri ve ekinoksların genellikle arası olma karakteristiğini gösterirler.
dini ayinlerinin tatbiki için kapalı alanlardan ziyade genellikle doğayı tercih etme eğilimindedirler.
birçoğu bilgisiz halk tarafından aslında bulunmayan bir satanizm formu olarak yahut kötü güçlere
tapınanlar olarak kabul edildiğinden inandıkları gelenekleri ortaya koymaz ve kendi içlerinde yaşarlar.
onlar ya minimum bir hiyerarşik yapı gösterirler ya da hiç göstermezler. çevre (doğa) ile çok yakından
ilgilidirler. doğayla ve onun döngüleriyle kendilerini yakın hissederler. Birçok Wiccan (witchcraft geleneğine
bağlı olanlar anlamına gelir) yahut diğer Neopaganlar kendileri “Paganlar” olarak
adlandırmaktadır. Ancak bu “pagan” terimi üzerinde Neopagan toplulukları dışında çok küçük bir
konsensus vardır. Bu konuda dört ana tanımlama vardır.
Tara Miller şöyle yazar…
En büyük Neo-Pagan grubunun Wiccanlar olduğuna inanılmaktadır. Aşağıdaki Neo-Paganizm tanımlaması bir Wiccanın persfektifini
temel olarak yansıtır: Paganizm doğaya tapınmanın temelini oluşturduğu bir dindir. Modern Paganizm, yahut Neo-Paganizm,
yerli kültürlerin ve eskil geleneklerin ilk yirmi yüzyıl boyunca geliştirdikleri bilgi birikirimini bütünleştirir(1).
Paganlar inanır ki kimsenin inancının kesin ve doğru olduğu söylenemez ve herkesin kendine en yakın yolu seçme özgürlüğü vardır(2).
Paganizm anti-merkezci, anti-hiyerarşik ve bir dogmalar silsilesini kural olarak dayatmayan bir inanç biçimidir.
(Doğu Avrupa Pagan geleneğinin Odinist grupları hiyerarşi bakımından tek farklılığı içlerinde barındırırlar.)
(4) Paganizm içindeki genel prensipler olarak şunlar sayılabilir: Doğayı sevmek ve bir parçası gibi hissetmek : Yaşam kaynağına
ve onun ölüm-yaşam evrelerinin durmaksızın tekrar eden döngülerine saygı duymak ve hürmet etmek.
Pagan Ahlakı : “Ne istersen yap, ama kimseyi incitme” (Do what thou will, but harm none.) Bu pozitif bir ahlak ilkesi olup,
her bireyin etrafını kuşatan doğadan ve diğerlerinden sorumlu olduğunu söyler. Doğa ve diğer insanlar ile bir ahenk içinde
olunmalıdır. Tanrıça ve Tanrı kavramı kutsal gerçekliğin bir ifadesidir: ikisinden birinin üstünlüğü söz konusu olmaksızın
kadın ve erkeği anlatır. (2) Paganizmin İngiliteredeki ve ABD’deki ana dalları Şamanizm, Tanrıça Tinselciliği, Kutsal Ekoloji
ve diğer büyücülükle ilgili gruplardır(2). Bunların en çok takipçisi bulunanları ise Wicca ve Druidizmdir.(5)
Margo Adler ise şöyle yazar…
“Biz şeytan değiliz. Biz insanları ayartmak ya da incitmek gibi şeyler yapmayız. Tehlikeli değiliz. Sizin gibi sıradan insanlarız.
Ailelerimiz, işlerimiz, umut ve rüyalarımız vardır. Bir Kült değiliz. Bu din bir şaka değildir. Biz TV.de gösterildiği
gibi değiliz, gerçeğiz. Güleriz ve ağlarız. Biz ciddiyiz. Espri anlayışımız da vardır. Kendimizden korkmuyoruz.
Sizi dönüştürmeye çalışmıyoruz. Ve lütfen siz de bizi dönüştürmeye çalışmayın. Sadece size verdiğimiz hakkın aynısını
bize verin — bu barış içinde yaşamaktır. Biz sizinle sizin düşündüğünüzden çok daha benzer kişileriz.”(6)
Yine Tara Miller şunları aktarır:
“Tıpkı Amerikalıların eskil uygarlıkları araştırmaya hayatın anlamını bulmak için devam ettikleri gibi, Pagan ve Mistik dinlerde
bunları deneyimler ve hayata geçirir. Margo Adler’ın belirttiği üzere, Amerikada kendini Pagan olarak
tanımlayan 50,000 ila 100,000 arası insan yaşamaktadır. Ancak anketlerde sorulduğunda genellikle bir başka dine inandıklarını
söylemektedirler ve bu bakımdan anketlerin sonuçları gerçeğin çok aşağısındadır. Bu insanlardan bazıları genel kabul görmüş
dinlerin mistik açılarını araştırmakta, örneğin Mistik ve Druidist Hristiyanlığa ilgi duymakta, Musevi Kaballizmini incelemektedir.
Diğerleri ise çağdaş Wiccanlığa bakmaktadır. Neden bu tip dinleri yeniden diriltme gereği duyulmuştur ? Charlotte Hardman
buna, “Günümüzde Amerika ve İngilterede Paganizme olan bu ilgi belki ekolojik olarak dünyanın doğrultusu konusundaki
kaygılardan, ruhsal tatminsizliklerden ve materyalizmden, anadinleri kendine yakın bulmayanlar insanların yeni arayışlarından
ve materyalizmin getirdiği içsel boşluğu hissediyor olmaktan” diye cevap vermektedir. (7)
Kaynaklar:
Kompletarott 1. Charlotte Hardman & Gram Harvey, “Paganism Today: Introduction”, Page IX 2. Hardman, Page XI 3. Hardman,
Page XIV 4. The Pagan Federation “Federation Information Pack:. Page 14 5. Hardman XV 6. Margot Adler,
“Drawing Down the Moon, Beacon Press, Boston, MA, (1986), Sayfa 453 7. Tara Miller, “Pagan Misconceptions.”
Pagan Bayramlari :
Yule : gündönümü/noel (22 aralık): noel, en büyük karanlık zaman ve senenin en uzun gecesidir. kış gündönümü,
hıristiyanlığın doğumundan çok önceleri, kutsal kral’ın doğum günü ile birleştirilmiştir. güneşin, birçok putperest
geleneğinde erkek tanrıyı temsil ettiği kabul edildiğinden, bu olay güneş tanrısının dönüşü olarak kutlanmaktadır ki
tanrıçanın yeniden doğuşudur.Imbolc tanrıça genç oğlunu beslerken, ilkbahar gelgitinin fısıltıları duyulmakta. senenin,
büyümenin başlangıcı ile birleştirilen bir zamanı olarak imbolc
(2 şubat) aynı zamanda birçoğu için de bir başlangıç dönemidir. yılın bu döneminde, gelecek yaz ayları için kurulan hayallerin
ve umutların tohumları ekilir.ostara
ilkbahar ekinoksu (21 mart): ilkbahar gelgitinin ilk gerçek günüdür. genç tanrı, olgunlaşıp büyümeye devam ederken,
gece ve gündüz eşittir. ağaçlarda yeni büyümenin filizlerini ve kabaran tohumları görmeye başlarız. günler büyük bir beklenti ile
daha sıcak oldukça enerji gelişmektedirbeltaine
(1 mayıs); tanrıça ile temsil edilen toprak artık olgun ve bereketlidir ve genç tanrı ona olan aşkını ifade eder. yazın ilk çiçekleri
onların şerefine toplanırken bu bizi coşturan bir zamandır.midsummer
yaz gündönümü/yaz dönümü (21 haziran): toprak cömertliğini paylaşmaya başladıkça ilk biçilen otların günüdür. günlerin
en uzun olduğu bu dönem, ateş festivali olarak kutlanır. ekme ve biçme arasındaki mevsim haziran, aynı zamanda barış ve
evlilik için geleneksel aydır.lughnasadh
(1 ağustos); ilk hasat. doğa döngüsü devam ettikçe bitkiler gelecek sene için tohumlarını hazırlamaktadır.
güneş (oğul) hala parlak bir şekilde yakmaktadır ancak geçen günler sonbaharı müjdelemektedir.
yavru hayvanlar neredeyse tamamen büyümüş ve ilkbaharda büyük umutlarla dikilen bitkilerimiz meyvelerini
vermeye başlamıştır.mabon
sonbahar ekinoksu (21 eylül): ikinci ya da devam eden hasat. şimdi, ostara da olduğu gibi, günler ve geceler bir kez daha eşittir.
bahçeler tamamen çiçek açmıştır ve doğanın bereketiyle yüklüdür. havada hafif bir ayaz vardır ve yakın-uzun soğuk aylar için
hazırlıklar yapılmaya başlanmıştır samhain
(31 ekim); en son hasat. toprak, tanrıya hüzünlü bir şekilde el sallamaktadır. tanrıçanın bir daha yeniden doğuşu olacağını ve
döngünün devam edeceği bilinir. bu yankı dönemidir. bizden önce yaşamış eskileri şereflendirme ve görme (kehanet) zamanıdır.
sene çarkına bakıp düşündükçe, ebedi yaşam döngüsündeki rolümüzü anlamaya başlarız.
Paganizm’in Savunmasi :
1. Hiçbir din saçma yahut yanlış olamaz. Eğer herhangi bir dine bu suçlama getiriliyorsa iki olasılık vardır:
a) Suçlamayı getiren şahıs, suçlamayı getirdiği dinden önce bir başkasına bağlanmıştır, onun mensubudur, ve diğer dini kendi
dininin kriterleri çerçevesinde yargılamaktadır ve bu sadece “ilk inanılan din doğrudur” gibi saçma bir sonuç doğurur.
b) Kişi kendini tanrı yerine koyuyor ve tanrının hangi kuralları koyabileceğini, hangilerini koyamayacağını, bir tanrının nasıl
olabileceğini, nasıl olamayacağını önceden belirliyordur.
2. Dinler ulaşılamayan bir metafizik evrenden söz açarlar. Kabir azapları, günahkar ruhların içinde yüzdüğü alevden nehirler,
tanrının kendisi, cennet, melekler, şeytanlar ve öteki dünya… Bunları doğrulamanın imkanı yoktur.
Bu anlamda birini diğerine göre üstün tutma, karşılaştırma ve akıl yürütme mümkün değildir.
3. İlk iki maddenin ortaya koyduğu şey “doğru” dini seçildiğinden asla “emin” olunamayacağıdır, ve bu böyle iken
birinin “doğru” olduğu dahi öne sürülemez.
4. Üçüncü madde seçme hakkını verir, hatta yaratma ve yeniden düzenleme.
5. Evrenin “bir” ya da “birden çok” yaratıcısı olduğunu söylemekte boşunadır. Eğer tanrının sonsuzluktan beri varolduğu
düşüncesi gerçekse, ve buna inanılabiliyorsa, “beş” tanrının sonsuzluktan beri varolduğu fikrine bu ilk düşüncenin itiraz
etmesi olanaksızdır. Ve eğer illa ki diğer dört tanrı birincisi tarafından yaratılmıştır fikri öne sürülecekse, “bu herşeyin
yaratılması gerekir” önermesini getirir ki o zaman söz konusu düşünce kendisiyle çelişir. Sonsuza dek, sonsuzca
uzanan bir yaratıcılar silsilesi olamayacağı açıktır.
6. Durum böylesine kaotik iken, ve evrenin bir yaratıcısı olduğuna da inanılıyorsa uygulanabilecek olan şey “sana yapılmasını
istemediğini başkasına yapma” düşüncesi doğrultusunda hareket etmek olabilir ki bu paganizmin birinci ilkesidir.
7. Ve şu büyü konusu. Şunlar söylenir bu konuda: “bu imkansız bir eylemdir” , “böyle doğaüstü şeyler olamaz” vs…
Burada büyüyü dua ile karşılaştırabiliriz. Duaların da kabul edildiği olur, peki bu çok mu fiziksel ya da bilimsel birşeydir ?
Hayır. Dua edilir, istek gerçekleşir ya da gerçekleşmez. Büyü yapılır, ve aynı şey burada da geçerlidir.
Dua’yı gerçeğe dönüştüren, kabul eden bir tanrı olduğuna inanılır. Büyü için de aynısı geçerlidir.
8. Ve ayinler. Bir camii’de toplu halde kılınan namaz, bir sinagogda mumlar yakarak ilahiler söylemek birer ibadet şeklidir.
Paganistlerin buradaki farkı açık havayı seçmeleri, içki içmeleri ve bazılarının transa girmeleridir.
Ama bunlar kötü şeyler midir ? Hristiyanlıkta şarap içilir. İslamda tanrıya yakınlaşma eylemi (trans) olarak insanlar
kendi etraflarında dönerler. Ki aslında diğer dinlerden benzer örnekler bulmak bir zorunluluk değildir (Bknz. 1. ve 2. madde)
9. Bütün bunlar paganizmi doğru din yapmaz elbette, ama yanlış din de yapmadığı açıktır.
Önemli olan, hangi din felsefesinin, ibadetin ve o dinin içerdiği kuralların sizi tanrı fikrine daha çok yaklaştırdığıdır.
Tabulardan ve toplumsal baskılardan arınarak seçmektir kutsallığı. Ki dinlerin dünya üzerine yayılışlarındaki
öbeklenme (Avrupa’da hristiyanların, İran’da zerdüştlerin, uzakdoğu da budistlerin daha çok olması) böyle bir toplumsal
baskının olduğunun en büyük kanıtıdır. Yaşanılan coğrafya mı belirleyecek dini ? Yoksa biz mi seçeceğiz, işte sorulması
gereken soru budur.
Yalnızca bir din hakkında bilgi sahibi olup, diğerlerini “gerçekten” araştırmadan ona bağlanmak mantıklı mıdır ?
Hele hele diğer dinleri “yanlış” olarak infaz etmek sağlıklı bir tutum mudur ? Buna hayır diyecek kişi kanımca
çok az çıkacaktır.
En nihayet, diğer dinleri araştırıp haklarında bilgi edinen kişi pek de fark bulamaz. İbadet şekilleri tamamen farklıdır tabii, diğer dünya tasviri, anlattığı mucizeler vs… (Tekrar bakınız. 2. madde) Ancak hepsi, hemen hemen aynı ahlak kuralları üzerinde ortak karara varırlar. Hırsızlık yok, şiddet yok, yalan yok… Kısacası kötülük yok. Bu da bizi tekrar 4. maddeye gönderir. Çözümsüzlüğü kabullenen agnostik, çözümlenecek bir şey yok diyen ateist, ben evrenin yaratıcıları olduğuna inanıyorum ve bu mistik duygunun en iyi antik çağlarda yansısını buluyorum diyen pagan olur.
Çogu zaman Cadı ve Wiccan kavramları karıştırıldığı için çogu insan değişik inanç sistemleriyle aşina olmayanlarla konuşurken kendini “pagan” ya da “neo-pagan” olarak tanımlamayı yeğler.
Her Hristiyanin Katolik ya da Protestan olmaması gibi her pagan da Wiccan değildir.
Neo-pagan genellikle toprak-bazlı inanç sistemlerini takip eden insanları tanımlamak için kullanılır.
Druidler ve eski bir norveç dini olan Asatrular pagan sayılmalarına rağmen Wiccan değillerdir.
Neo-paganizm aynı zamanda “New Age” hareketiyle de karıştırılmamalıdır, çünkü paganlar genellikle toprak-bazlı
uygulamalarla ilgilenirken New Age’in kökenleri birçok farklı inanç sistemine dayanır .
Neo-Paganism :
“Doğu Dinleri” terimiyle nasıl Budizmi, Hint dinini ve Taoculuğu anlıyorsak, “Neo-Pagan” terimiyle de bir kaç genel
temayı paylaşan çeşitli dinleri anlıyoruz.
Birçok Neo-Pagan geleneği aşağıdaki şu genel karakteristikleri gösterir:
inançları neredeyse ya da tamamen terkedilmiş, geçmişte kalmıştır ve eskil bilgi kaynaklarına dayanarak
yeniden kurulmuştur. inandıkları duotheist ya da polytheist bir inanç sistemidir. Bir Tanrıça ve Tanrıya
(duoteizm, içinde kutsal iki gücün olduğu inanç sistemi) ya da birçok tanrının varlığına inanırlar
(polytheism.) bu geleneklerin takipçilerinin birçoğu münzevi, yani belli bir grup içine dahil olmaksızın
dinlerini kendi başlarına yaşayan kişilerden oluşur. diğerleri ise küçük gruplara bağlıdırlar, çeşitli
değişik geleneklere göre bunlar, çemberler (circles), kovenler (covens), garthlar, grove’lar, hearth’lar
ve kindred’lar olarak adlandırılır. hepsi yılın dört ana mevsimlik gününde kutlamalar ve ayinler
yaparlar ki bu günler ekinokslar ve gündönümleriyle bağıntılıdır. buna ek olarak dört farklı günü de
kutlarlar ki bunlar gündönümleri ve ekinoksların genellikle arası olma karakteristiğini gösterirler.
dini ayinlerinin tatbiki için kapalı alanlardan ziyade genellikle doğayı tercih etme eğilimindedirler.
birçoğu bilgisiz halk tarafından aslında bulunmayan bir satanizm formu olarak yahut kötü güçlere
tapınanlar olarak kabul edildiğinden inandıkları gelenekleri ortaya koymaz ve kendi içlerinde yaşarlar.
onlar ya minimum bir hiyerarşik yapı gösterirler ya da hiç göstermezler. çevre (doğa) ile çok yakından
ilgilidirler. doğayla ve onun döngüleriyle kendilerini yakın hissederler. Birçok Wiccan (witchcraft geleneğine
bağlı olanlar anlamına gelir) yahut diğer Neopaganlar kendileri “Paganlar” olarak
adlandırmaktadır. Ancak bu “pagan” terimi üzerinde Neopagan toplulukları dışında çok küçük bir
konsensus vardır. Bu konuda dört ana tanımlama vardır.
Tara Miller şöyle yazar…
En büyük Neo-Pagan grubunun Wiccanlar olduğuna inanılmaktadır. Aşağıdaki Neo-Paganizm tanımlaması bir Wiccanın persfektifini
temel olarak yansıtır: Paganizm doğaya tapınmanın temelini oluşturduğu bir dindir. Modern Paganizm, yahut Neo-Paganizm,
yerli kültürlerin ve eskil geleneklerin ilk yirmi yüzyıl boyunca geliştirdikleri bilgi birikirimini bütünleştirir(1).
Paganlar inanır ki kimsenin inancının kesin ve doğru olduğu söylenemez ve herkesin kendine en yakın yolu seçme özgürlüğü vardır(2).
Paganizm anti-merkezci, anti-hiyerarşik ve bir dogmalar silsilesini kural olarak dayatmayan bir inanç biçimidir.
(Doğu Avrupa Pagan geleneğinin Odinist grupları hiyerarşi bakımından tek farklılığı içlerinde barındırırlar.)
(4) Paganizm içindeki genel prensipler olarak şunlar sayılabilir: Doğayı sevmek ve bir parçası gibi hissetmek : Yaşam kaynağına
ve onun ölüm-yaşam evrelerinin durmaksızın tekrar eden döngülerine saygı duymak ve hürmet etmek.
Pagan Ahlakı : “Ne istersen yap, ama kimseyi incitme” (Do what thou will, but harm none.) Bu pozitif bir ahlak ilkesi olup,
her bireyin etrafını kuşatan doğadan ve diğerlerinden sorumlu olduğunu söyler. Doğa ve diğer insanlar ile bir ahenk içinde
olunmalıdır. Tanrıça ve Tanrı kavramı kutsal gerçekliğin bir ifadesidir: ikisinden birinin üstünlüğü söz konusu olmaksızın
kadın ve erkeği anlatır. (2) Paganizmin İngiliteredeki ve ABD’deki ana dalları Şamanizm, Tanrıça Tinselciliği, Kutsal Ekoloji
ve diğer büyücülükle ilgili gruplardır(2). Bunların en çok takipçisi bulunanları ise Wicca ve Druidizmdir.(5)
Margo Adler ise şöyle yazar…
“Biz şeytan değiliz. Biz insanları ayartmak ya da incitmek gibi şeyler yapmayız. Tehlikeli değiliz. Sizin gibi sıradan insanlarız.
Ailelerimiz, işlerimiz, umut ve rüyalarımız vardır. Bir Kült değiliz. Bu din bir şaka değildir. Biz TV.de gösterildiği
gibi değiliz, gerçeğiz. Güleriz ve ağlarız. Biz ciddiyiz. Espri anlayışımız da vardır. Kendimizden korkmuyoruz.
Sizi dönüştürmeye çalışmıyoruz. Ve lütfen siz de bizi dönüştürmeye çalışmayın. Sadece size verdiğimiz hakkın aynısını
bize verin — bu barış içinde yaşamaktır. Biz sizinle sizin düşündüğünüzden çok daha benzer kişileriz.”(6)
Yine Tara Miller şunları aktarır:
“Tıpkı Amerikalıların eskil uygarlıkları araştırmaya hayatın anlamını bulmak için devam ettikleri gibi, Pagan ve Mistik dinlerde
bunları deneyimler ve hayata geçirir. Margo Adler’ın belirttiği üzere, Amerikada kendini Pagan olarak
tanımlayan 50,000 ila 100,000 arası insan yaşamaktadır. Ancak anketlerde sorulduğunda genellikle bir başka dine inandıklarını
söylemektedirler ve bu bakımdan anketlerin sonuçları gerçeğin çok aşağısındadır. Bu insanlardan bazıları genel kabul görmüş
dinlerin mistik açılarını araştırmakta, örneğin Mistik ve Druidist Hristiyanlığa ilgi duymakta, Musevi Kaballizmini incelemektedir.
Diğerleri ise çağdaş Wiccanlığa bakmaktadır. Neden bu tip dinleri yeniden diriltme gereği duyulmuştur ? Charlotte Hardman
buna, “Günümüzde Amerika ve İngilterede Paganizme olan bu ilgi belki ekolojik olarak dünyanın doğrultusu konusundaki
kaygılardan, ruhsal tatminsizliklerden ve materyalizmden, anadinleri kendine yakın bulmayanlar insanların yeni arayışlarından
ve materyalizmin getirdiği içsel boşluğu hissediyor olmaktan” diye cevap vermektedir. (7)
Kaynaklar:
Kompletarott 1. Charlotte Hardman & Gram Harvey, “Paganism Today: Introduction”, Page IX 2. Hardman, Page XI 3. Hardman,
Page XIV 4. The Pagan Federation “Federation Information Pack:. Page 14 5. Hardman XV 6. Margot Adler,
“Drawing Down the Moon, Beacon Press, Boston, MA, (1986), Sayfa 453 7. Tara Miller, “Pagan Misconceptions.”
Pagan Bayramlari :
Yule : gündönümü/noel (22 aralık): noel, en büyük karanlık zaman ve senenin en uzun gecesidir. kış gündönümü,
hıristiyanlığın doğumundan çok önceleri, kutsal kral’ın doğum günü ile birleştirilmiştir. güneşin, birçok putperest
geleneğinde erkek tanrıyı temsil ettiği kabul edildiğinden, bu olay güneş tanrısının dönüşü olarak kutlanmaktadır ki
tanrıçanın yeniden doğuşudur.Imbolc tanrıça genç oğlunu beslerken, ilkbahar gelgitinin fısıltıları duyulmakta. senenin,
büyümenin başlangıcı ile birleştirilen bir zamanı olarak imbolc
(2 şubat) aynı zamanda birçoğu için de bir başlangıç dönemidir. yılın bu döneminde, gelecek yaz ayları için kurulan hayallerin
ve umutların tohumları ekilir.ostara
ilkbahar ekinoksu (21 mart): ilkbahar gelgitinin ilk gerçek günüdür. genç tanrı, olgunlaşıp büyümeye devam ederken,
gece ve gündüz eşittir. ağaçlarda yeni büyümenin filizlerini ve kabaran tohumları görmeye başlarız. günler büyük bir beklenti ile
daha sıcak oldukça enerji gelişmektedirbeltaine
(1 mayıs); tanrıça ile temsil edilen toprak artık olgun ve bereketlidir ve genç tanrı ona olan aşkını ifade eder. yazın ilk çiçekleri
onların şerefine toplanırken bu bizi coşturan bir zamandır.midsummer
yaz gündönümü/yaz dönümü (21 haziran): toprak cömertliğini paylaşmaya başladıkça ilk biçilen otların günüdür. günlerin
en uzun olduğu bu dönem, ateş festivali olarak kutlanır. ekme ve biçme arasındaki mevsim haziran, aynı zamanda barış ve
evlilik için geleneksel aydır.lughnasadh
(1 ağustos); ilk hasat. doğa döngüsü devam ettikçe bitkiler gelecek sene için tohumlarını hazırlamaktadır.
güneş (oğul) hala parlak bir şekilde yakmaktadır ancak geçen günler sonbaharı müjdelemektedir.
yavru hayvanlar neredeyse tamamen büyümüş ve ilkbaharda büyük umutlarla dikilen bitkilerimiz meyvelerini
vermeye başlamıştır.mabon
sonbahar ekinoksu (21 eylül): ikinci ya da devam eden hasat. şimdi, ostara da olduğu gibi, günler ve geceler bir kez daha eşittir.
bahçeler tamamen çiçek açmıştır ve doğanın bereketiyle yüklüdür. havada hafif bir ayaz vardır ve yakın-uzun soğuk aylar için
hazırlıklar yapılmaya başlanmıştır samhain
(31 ekim); en son hasat. toprak, tanrıya hüzünlü bir şekilde el sallamaktadır. tanrıçanın bir daha yeniden doğuşu olacağını ve
döngünün devam edeceği bilinir. bu yankı dönemidir. bizden önce yaşamış eskileri şereflendirme ve görme (kehanet) zamanıdır.
sene çarkına bakıp düşündükçe, ebedi yaşam döngüsündeki rolümüzü anlamaya başlarız.
Paganizm’in Savunmasi :
1. Hiçbir din saçma yahut yanlış olamaz. Eğer herhangi bir dine bu suçlama getiriliyorsa iki olasılık vardır:
a) Suçlamayı getiren şahıs, suçlamayı getirdiği dinden önce bir başkasına bağlanmıştır, onun mensubudur, ve diğer dini kendi
dininin kriterleri çerçevesinde yargılamaktadır ve bu sadece “ilk inanılan din doğrudur” gibi saçma bir sonuç doğurur.
b) Kişi kendini tanrı yerine koyuyor ve tanrının hangi kuralları koyabileceğini, hangilerini koyamayacağını, bir tanrının nasıl
olabileceğini, nasıl olamayacağını önceden belirliyordur.
2. Dinler ulaşılamayan bir metafizik evrenden söz açarlar. Kabir azapları, günahkar ruhların içinde yüzdüğü alevden nehirler,
tanrının kendisi, cennet, melekler, şeytanlar ve öteki dünya… Bunları doğrulamanın imkanı yoktur.
Bu anlamda birini diğerine göre üstün tutma, karşılaştırma ve akıl yürütme mümkün değildir.
3. İlk iki maddenin ortaya koyduğu şey “doğru” dini seçildiğinden asla “emin” olunamayacağıdır, ve bu böyle iken
birinin “doğru” olduğu dahi öne sürülemez.
4. Üçüncü madde seçme hakkını verir, hatta yaratma ve yeniden düzenleme.
5. Evrenin “bir” ya da “birden çok” yaratıcısı olduğunu söylemekte boşunadır. Eğer tanrının sonsuzluktan beri varolduğu
düşüncesi gerçekse, ve buna inanılabiliyorsa, “beş” tanrının sonsuzluktan beri varolduğu fikrine bu ilk düşüncenin itiraz
etmesi olanaksızdır. Ve eğer illa ki diğer dört tanrı birincisi tarafından yaratılmıştır fikri öne sürülecekse, “bu herşeyin
yaratılması gerekir” önermesini getirir ki o zaman söz konusu düşünce kendisiyle çelişir. Sonsuza dek, sonsuzca
uzanan bir yaratıcılar silsilesi olamayacağı açıktır.
6. Durum böylesine kaotik iken, ve evrenin bir yaratıcısı olduğuna da inanılıyorsa uygulanabilecek olan şey “sana yapılmasını
istemediğini başkasına yapma” düşüncesi doğrultusunda hareket etmek olabilir ki bu paganizmin birinci ilkesidir.
7. Ve şu büyü konusu. Şunlar söylenir bu konuda: “bu imkansız bir eylemdir” , “böyle doğaüstü şeyler olamaz” vs…
Burada büyüyü dua ile karşılaştırabiliriz. Duaların da kabul edildiği olur, peki bu çok mu fiziksel ya da bilimsel birşeydir ?
Hayır. Dua edilir, istek gerçekleşir ya da gerçekleşmez. Büyü yapılır, ve aynı şey burada da geçerlidir.
Dua’yı gerçeğe dönüştüren, kabul eden bir tanrı olduğuna inanılır. Büyü için de aynısı geçerlidir.
8. Ve ayinler. Bir camii’de toplu halde kılınan namaz, bir sinagogda mumlar yakarak ilahiler söylemek birer ibadet şeklidir.
Paganistlerin buradaki farkı açık havayı seçmeleri, içki içmeleri ve bazılarının transa girmeleridir.
Ama bunlar kötü şeyler midir ? Hristiyanlıkta şarap içilir. İslamda tanrıya yakınlaşma eylemi (trans) olarak insanlar
kendi etraflarında dönerler. Ki aslında diğer dinlerden benzer örnekler bulmak bir zorunluluk değildir (Bknz. 1. ve 2. madde)
9. Bütün bunlar paganizmi doğru din yapmaz elbette, ama yanlış din de yapmadığı açıktır.
Önemli olan, hangi din felsefesinin, ibadetin ve o dinin içerdiği kuralların sizi tanrı fikrine daha çok yaklaştırdığıdır.
Tabulardan ve toplumsal baskılardan arınarak seçmektir kutsallığı. Ki dinlerin dünya üzerine yayılışlarındaki
öbeklenme (Avrupa’da hristiyanların, İran’da zerdüştlerin, uzakdoğu da budistlerin daha çok olması) böyle bir toplumsal
baskının olduğunun en büyük kanıtıdır. Yaşanılan coğrafya mı belirleyecek dini ? Yoksa biz mi seçeceğiz, işte sorulması
gereken soru budur.
Yalnızca bir din hakkında bilgi sahibi olup, diğerlerini “gerçekten” araştırmadan ona bağlanmak mantıklı mıdır ?
Hele hele diğer dinleri “yanlış” olarak infaz etmek sağlıklı bir tutum mudur ? Buna hayır diyecek kişi kanımca
çok az çıkacaktır.
En nihayet, diğer dinleri araştırıp haklarında bilgi edinen kişi pek de fark bulamaz. İbadet şekilleri tamamen farklıdır tabii, diğer dünya tasviri, anlattığı mucizeler vs… (Tekrar bakınız. 2. madde) Ancak hepsi, hemen hemen aynı ahlak kuralları üzerinde ortak karara varırlar. Hırsızlık yok, şiddet yok, yalan yok… Kısacası kötülük yok. Bu da bizi tekrar 4. maddeye gönderir. Çözümsüzlüğü kabullenen agnostik, çözümlenecek bir şey yok diyen ateist, ben evrenin yaratıcıları olduğuna inanıyorum ve bu mistik duygunun en iyi antik çağlarda yansısını buluyorum diyen pagan olur.